HOŞ GELDİNİZ (welcome)



Arı gibi bir muhteşem canlıyla ilgileniyorum ne öğreniyorsam burada paşlaşmak istedim.Saygılar Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun


Perşembe, Ocak 29, 2009

Çevre Arı ve Biz İnsanların Yaradılış Gayesi


Beş duyu organımız ile algıladığımız şekli ile kâinat. Bütün kuralları Allah tarafından konmuş sevk ve idare edilen kâinat. Bu kurala ister bilimsel gerçek deyin ne derseniz deyin bilin ki o yaratanın koyduğu kurallar geçerlidir. Bazıları inanmaz ısrarla doğa kanunu der. Bana da “arıları bırak imam ol sen de arılar da rahat etsin” derler. Ne derse desinler gerçek hep orda durur asla değişmez. Bu kainat Kurallarıyla ALLAH’ın dır. Bu kâinatın içinde bizi ilgilendiren varlık arının da onun koyduğu kurallar geçerlidir. Hayat döngüsü, yaşamsal faaliyetleri v.s.

İşte dünyayı yoktan var eden ve içine her türlü canlıyı koyan ve onların yaşamsal faaliyetlerini düzenleyen, birbiriyle bağlantılı bir şekilde işleyişini genlerine kotlayarak oluşturduğu bu ekosistemi yoktan var eden de yine o yaratandır. Din adamları bu sistemin işleyiş kurallarına Allah’ın sünneti der. Bu sistemin işleyiş kuralına uygun hareket etmek Allah’a ibadet etmektir.(Bazıları ibadeti sadece imamın arkasında namaz kılmak olarak bilir. Oysa bu sistemi bozan rastgele atılmış bir taşı yol ortasından kaldırmak bile ibadettir.) İnanmayan doğa kanunu der. Bu öyle bir sistem ki; birbiriyle bağlantılı bir dişli gibidir. Dişlinin içinden biri kırıldı mı çark tökezlemeye başlar. Her canlının bu çarktaki görevi genlerine işlendiğinden, otomatik olarak yaptığından sorumlu değildir. Biri hariç: İNSAN. Biz insanlara bu eko sistemi akletme ve değiştirme kabiliyeti verilmiştir. Bunun için sorumluluk bize aittir. Bu sistemin bir yerinde bir aksaklık varsa mutlaka bize aittir. Onun için sonucuna katlanacakta hesap verecekte biziz. Şimdi bakıyoruz bu insanlar her canlının eko sistemdeki yerine (yaradılış hikmet ve gayesine) bakmadan genleriyle oynamaya başladı. İşte bir örnek: Bilim adamları bal arısına benzeyen başka böceklerle yaptıkları gen çalışmaları sonucunda varoa belasını başımıza sarmışlardır.

Bu eko sistemdeki bitki ve ağaçlar tozlaşma yolu ile üreyip çoğalmakta ve yaşamlarını sürdürebilmektedir. Arılar; tozlaşmayı sağlayan böcekler içerisinde en önemli gruptur. Arılar insanlara sundukları ürünlerin yanında, bu eko sistemdeki üretime olan katkılarıyla da vazgeçilmez canlılardır.

Arılar ziyaret ettikleri çiçeklerden emdikleri nektarı 'bal midesinde' depo ederler ve sonra da bu nektarı bal olarak peteğe boşaltırlar. Arılara polen toplama görevi veren Yaratıcı, bunun için de onlara özel bacaklar ihsan etmiştir. Arıların arka bacakları diğer bütün böceklerden farklıdır. Geniş olan bu bacakların üzerinde karşılıklı olarak dizilen uzun kıllar âdeta bir sepet vazifesi görür.

Dünya genelinde insan gıdasının % 90'ını karşılayan 82 bitki türünün 63'ü (% 77), arılar tarafından tozlanır; arılar olmadan bu bitkilerin tohum bağlaması hemen hemen imkânsızdır. Meselâ elma, armut, şeftali, kayısı, vişne, kiraz, kavun, karpuz ve kabak gibi doğrudan insan gıdası olarak kullanılan bitkilerde; ayçiçeği, aspir, kolza, pamuk, şekerpancarı gibi endüstri ve yonca, korunga, çayır üçgülü, aküçgül, fiğ gibi yem bitkilerinde tohum oluşumu için mutlaka arılara ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya genelinde her yıl arı tozlaşmasıyla elde edilen ürün, o yıl üretilen balın değeri ile mukayese edilmeyecek kadar fazladır. O hâlde arılar, bal yapmaktan çok bu eko sistemde daha önemli bir vazifeyi yerine getirmektedir. Arılar bütün bunların yanı sıra, bu bitkileri gıda ve barınak olarak kullanan değişik gruplara mensup binlerce hayvanın hayatlarını sürdürmelerine de imkân hazırlamaktadır. Burada zihinlere, ister istemez, Einstein'ın arıların ekosistemden yok olmaları ile kıyamet arasında kurduğu irtibat düşmektedir.

Erozyonun önlenmesi gibi, özellikle ülkemiz için hayatî önem arz eden bir vazifeyi yerine getirmek de, arılara verilen görevlerdendir. Erozyon problemi olan sahalarda Asteraceae, Boraginaceae, Brassicaceae, Campanulaceae, Compositae ve Fabaceae gibi arıların tozlaşmasına ihtiyaç duyan bitkiler yaygın olarak bulunmaktadır. Benzer şekilde hayvan besleme ve tabiî dengeyi koruma açısından oldukça önemli olan yem bitkileri de tozlaşma için böceklere ihtiyaç duymaktadır. Yonca vb. bitkilerde çiçek organlarının üstü zarlarla kaplı yaratılmıştır, bu bitkilerde polenin dışarıya çıkabilmesi için söz konusu zarların arılar tarafından yırtılması gerekmektedir.

Arılar, sevk-i ilâhiyle, gün boyu aynı tür bitkilerden nektar ve polen alırlar. Etrafta daha fazla nektar ve polen ihtiva eden başka bitkiler olsa da, arıların ilk ziyaret ettiği bitki türünün dışındakilere uğramaması, gün boyu aynı bitkinin çiçeklerinden nektar ve polen toplaması, onların bu işi rastgele yapmadıklarını gösterir.

Netice olarak; kâinattaki diğer birçok canlı gibi arılar da, Âlemlerin Rabbi'nin belirlediği eko sistemdeki kurallar çerçevesinde insanoğluna hizmet etmektedir. Fakat kâinatın mânâsını ve canlıların yaratılış hikmetlerini araştırmadan yapılan faaliyetler, gelişigüzel sanayileşmenin bir neticesi olarak gittikçe artan hava kirliliği ve dikkatsizce kullanılan kimyevî maddeler arıların sayısını günden güne azaltmaktadır. İnsanoğlunun çıkardığı yangınlar ve savaşlar bir tarafa, sadece arıların yok olmasına sebep olan uygulamaları dahi insanlığın yok olmasına sebep olabilir. Çünkü arıların eko sistemde yok olması durumunda, insanlık kendisine ve çeşitli hayvanlara rızık olan bitkilerin yok olması, erozyon ve çölleşme gibi birçok felaket ile yüz yüze geleceğimizden yine sorumlu biz İNSANLARdır. Tabii bunun zararını da yine eko sistemi paylaştığımız canlılar ile birlikte biz İNSANLAR çekeceğiz.

Allah’a emanet olun..

Kalın sağlıcakla..

Alıntı kaynakları:Sızıntı dergisi.

Pazartesi, Ocak 12, 2009

Dıştan kontroller


Hava sıcaklığı

Umarım ölen bu arılar açlıktan değildir.
Yaşlılıktandır. Ya siz nedersiniz?

Arıları temizledikten sonra bu görüntüyü aldım.
Bu kırıntılar:Acaba Kovan temizliğimi? yoksa Açlık belirtisimi?
Ne dersiniz?

Buda genel görünüş karlar erimiş, (güya karlı fotoğraf çekecektik..)

Allah'a emanet olun
Kalın sağlıcakla

Pazartesi, Ocak 05, 2009

Sivilce Tedavisinde Bal Desteği

Sivilceler, özellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan küçük enfeksiyonlardır. Stresin ve hormonal dengesizliklerin sivilceleri artırdığı bilinmektedir. Sivilcelerin sıkılması neticesi açığa çıkan bakteriler (özellikle Propionibacteriumacnes), cildin başka noktalarında da enfeksiyon oluşmasına yol açabilmektedir. Yüz bölgesindeki sivilcelerin sıkılarak temizlenmesi neticesi, yüzde bulunan enfeksiyonların beyne de sıçraması söz konusu olabilmektedir. Sıkılması ve enfeksiyonun ağır seyretmesi gibi durumlarda sivilceler yüzde ömür boyu taşınan yara izlerine sebep olabilmektedir.

Birçok hastalıkta tamamlayıcı tedavi vasıtası olarak kullanılan balın en önemli hususiyetlerinden biri, içinde bulunan tabiî antimikrobiyal sistem sayesinde enfeksiyonları önlemeye vesile olmasıdır. Balda bulunan glikoz oksidaz, balın suyla teması durumunda aktifleşerek, glikozdan hidrojen peroksit üretilmesine vesile olmakta, ayrıca baldaki yüksek şeker, organik bazı maddeler ve peroksit de oldukça tesirli birer antimikrobiyal olarak ortaya çıkmaktadır.

Bal tabiî bir ürün olduğundan, birçok ilâcın yol açtığı yan tesirleri göstermemektedir. Cildi hassas olan kişilerin, balı tamamlayıcı bir tedavi vasıtası olarak kullanması, oldukça güzel neticeler vermektedir.

Uygulamadan önce, balın cilde yapacağı müspet tesiri engelleyecek mahiyetteki cilt yaşını uzaklaştırmak için; yüz sabun ve ılık su ile yıkanır. Yüzün tamamına uygulanmadan önce, bir sivilce üzerine tabiî bal sürülerek isteğe bağlı olarak üzeri bantla kapatılabilir balın tesirleri test edilebilirse, birkaç saat sonra kızarıklığın ve rahatsızlığın azaldığı görülecektir. Bu uygulamayla enfeksiyona sebep olan bakteriler azaltılırken, söz konusu bölgedeki hücrelere yerinde sağlanan glikozla iyileşmenin hızlanması sağlanmaktadır.

Uygulama birer saat süreyle günde iki defa yapılabilir.

Kaynak:http://www.sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=4568&SAYIID=359&KATID=40